Provokatör kim, kim bulacak?
Fotoğraf: Envato
Cizre’de YDG-H’li gençler tarafından kurulan “taziye çadırı”na Hüda-Par’lıların müdahalesiyle gelişen, üç kişinin hayatını kaybettiği, beş kişinin yaralandığı olaylar nispeten yatışmış görünüyor. Ama Cizre halkının öfkesi ve ilçedeki gerilim sürüyor.
Hüda-Par ve DBP’nin karşılıklı birbirini suçladıkları tartışmalar da olayların “iki tarafın da içine sızan provokatörler tarafından tetiklendiği” noktasında birleşmiş görünüyor.
HDP’nin bölge milletvekilleri, DBP ve HDP’den yapılan açıklamalar, bölgeye giden HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da yaptığı değerlendirmeler, olayların bir provokasyon sonucu çıktığı biçiminde.
Olaylar sırasında Cizre’de olan HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız; “Halkımız kirli ve tehlikeli bir tezgahla karşı karşıyadır. …(Burada) halk ve Hüda-Par arasında bir sorundan öte devletin içindeki karanlık güçler devrededir” değerlendirmesini yapıyor.
Roboskî katliamının yıl dönümü anmasından sonra Cizre’ye geçen HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise olanları; ”Cizre’deki mevzu muhtemeledir ki iki taraf içine sızma yapmış bilinçli bir şekilde çatışma, katliam yaratmak isteyen güçlerin tezgahı, oyunudur. Bu oyuna kimsenin düşmemesi lazımdır” biçiminde değerlendiriyor.
Hüda-Par Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yılmaz da “DTK Eş Başkanı Hatip Bey’le görüşmemizde mutabık kaldığımız konu vardı. Bu saldırının bir provokasyon olduğu ve provokatörlerin de mahkum edilmesi yönündeydi” diyerek HDP’li vekillerle benzer bir değerlendirme yapıyor.
Başbakan Davutoğlu da: “Birileri provokasyona kalkıştı. Buna karşı her tür tedbiri aldık” diyerek, ortada bir provokasyon olduğunu kabul ediyor.
Gerçi Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Başbakanıyla aynı görüşte değil ve olup bitenden, “Hüda-Par mağdur konumda diğerleri saldırıyor” şeklinde bahsediyor. Yandaş basınsa, “Zerdüştler, dindarların mahallesine saldırdı” gibi haberlerle yangına körükle gidip, “provokatörlerle paralel” davransa da sonuçta Başbakan da Cizre’de olanın bir provokasyon olduğunu söylüyor.
Büyük soru da burada başlıyor!
Eğer bir provokasyon varsa; o zaman provokatörlerin de olması gerekiyor.
Öyleyse provokatör (provokatörler) kimlerdir?
Ortada sadece “provokasyon olsun” diye, provokasyon yaratan “bağımsız provokatörler” olmayacağına göre, öyleyse bu provokatörlerin bir amacı, emir aldıkları bir merkezleri, bir organizasyonları da olmalı!
Faysal Sarıyıldız ve Selahattin Demirtaş gibi dün Cizre’de bir açıklama yapan DTK Eş Başkanı Selma Irmak da “devletin bölgede, 1990’lardan beri pek çok kontra eylem içinde bulunmuş ve hesap sorulmamış güçlerine” dikkat çekti.
Başbakanın açıklamalarında da bu imalar var.
O zaman soruyu bir adım daha ileri götürelim ve soralım: “Bölgede 1990’lardan beri; JİTEM, Özel Kuvvetler, Özel Tim,… vb. özel birimlerin varlığı dikkate alındında, provokasyonu eylemlerinin bir parçası olarak kullanmayı iş edinmiş bu güçlerin olmadığı bir provokasyon düşünülebilir mi?”
Elbette düşünülemez!
O zaman bu provokatörleri kim açığa çıkarabilir?
Belki partiler, kitle örgütleri “daha dikkatli olmaları”, “kendi içlerinde ‘sızmalara’ karşı soruşturma açmaları” konusunda uyarılabilirler. Ama provokatörlerin açığa çıkarılması işi asıl olarak siyasal iktidara, bu kişileri açığa çıkarabilecek devlet gücünü enlide tutan Hükümete, onun Başbakanına, Cumhurbaşkanına aittir.
Dolayısıyla herkes “Provokasyon var!” diye şikayet edebilir ve bunda da haklı olur. Ama Hükümet “Provokasyon var” demekle yetinir, provokatörleri açığa çıkarmada üstüne düşeni yapmazsa hiçbir şey yapmamış olur! Çünkü burada Hükümetin yapması gereken provokasyonu yapanı bulup çıkarmak, provokatörün niyetini ve arkasındakileri deşifre etmektir. Hele de Hükümet, buna “Çözüm sürecine yönelik bir provokasyon” diyorsa, Hükümetin hiç ertelememesi gereken iş budur.
“AKP Hükümetinin böyle bir niyeti var mıdır?” denirse buna “evet” demenin hiçbir dayanağı yoktur. Ama, “Bunu yapmaz” demek için sayısız kanıt vardır. Tıpkı bugün Roboskî katliamının faillerini bulmak yerine üstünü örtmek için uğraşması gibi!
Bu yüzden Kürt halkı kendi göbeğini kendi kesmeye devam etmek, Cizre provokasyonunun sorumlularını orta çıkarmayı da kendi yapmak durumundadır.
Çoğu zaman da Hükümetin tersine gayretlerine karşın!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00